Küçük Bir Köyden Büyük Hayallere
Sivas’ta bir köy düşünün: Huzurun ve samimiyetin hüküm sürdüğü, küçük patikaların insanı bilinmeyene götürdüğü bir yer. İşte Ensar, böyle bir köyde yaşıyordu. Henüz on yaşındaydı ama köydeki herkes onu tanıyordu. Çünkü Ensar, kitaplara olan tutkusu ve çevresine yaydığı olumlu enerjiyle diğer çocuklardan farklıydı. Her eline geçen kitabı okuyup bitiriyor, ardından hikayeleri arkadaşlarına ve ailesine aktarıyordu. Köyde “en çok kitap okuyan çocuk” unvanını kazanmıştı bile!
Onun aksine, dört yaşındaki kardeşi Kiko tam bir enerji topuydu. Dur durak bilmeden dünyayı keşfetmeye çalışan, her gördüğünü merak eden bir çocuktu. Büyümüş de küçülmüştü ancak Ensar’ın anlattığı hikayeler Kiko’nun dünyasında apayrı bir kapı aralıyor, onun hayal gücünü şekillendiriyordu. Kiko, abisinin izinden gitmeye ve her maceraya onunla birlikte atılmaya daima hazırdı.
O sabah güneş, köyün üzerine zarifçe süzülürken Ensar, evdeki herkesten önce uyanmış yatağında yeni bir hikaye kitabı okuyordu. Kiko, her zamanki gibi sabırsızca yanına geldi. “Abi, bugün bana başka bir hikaye anlatır mısın?” diye sordu. Ensar, “Bu sefer kitabın hikayesini değil, kendi hikayemizi yazacağız,” dedi. Bu sözler Kiko’nun gözlerinde pırıl pırıl bir ışık yaktı ve heyecanlı bir şekilde abisini dinlemeye başladı.
Ensar, küçük bir defter ve birkaç atıştırmalığı çantasına koydu ve kardeşi Kiko’yla birlikte evden çıktı. İki kardeş, köyün etrafındaki ormanları, eski patikaları ve terk edilmiş yerleri keşfe çıktı. Ensar gördüklerini defterine not ederken Kiko ise gördüğü her şeye bir hikaye uyduruyordu. Terk edilmiş bir ev, Kiko’nun gözünde bir zamanlar güçlü bir şövalyenin kalesiydi ve bu şövalye kendisiydi. Gördüğü büyük bir çınar ağacının gölgesi ise yorgun bir dev adamın dinlenme yeriydi.
İki kardeş bir süre sonra büyük bir çınarın altına oturdular. Ensar, defterine bir şeyler yazarken, Kiko heyecanla konuşmaya başladı. “Abi, bu dünya aslında kocaman bir kitap gibi, değil mi?” dedi. Ensar başını sallayarak, “Evet Kiko, ve biz de onun kahramanlarıyız,” diye cevap verdi.
O gün, Ensar ve Kiko için sıradan bir gün değildi. İki kardeş artık gökteki yıldızları ellerinin arasına alıp hayal dünyalarının sınırlarını genişletiyorlardı. Ensar, Kiko’nun sınırsız hayal dünyasından ilham alıyor, Kiko ise abisinin bilgisinden cesaret buluyordu. Anne ve babası, bu güzel iki kardeşin bir gün büyük işler başaracağını hissediyordu. Çünkü bu iki kardeşin hikayesi daha yeni başlıyordu ve dünyaya anlatacak çok şeyleri vardı.
Ensar ve Kiko’nun hayal gücüyle şekillenen bu macera, onları bir gün hangi büyük keşiflere götürecekti?
Devamı gelecek hafta…
Yayımlayan