Ercan Aydeniz ile Sanatın Peşinde: Fotoğraf, Resim ve Heykelin Hayat Bulduğu Yolculuk

Sanatla nefes alan bir hayat

Fotoğraf makinesinin vizöründen bakan gözler, tuvale düşen renklerin derinliği ve heykelin dokusuyla yoğrulan bir yolculuk. Ercan Aydeniz, bu üç farklı disiplinin her birinde iz bırakan, sınır tanımayan bir sanatçı. 1977 İstanbul doğumlu olan Ercan Aydeniz, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olduktan sonra hem eğitmen hem de üretici kimliğiyle sanat dünyasına adım atmış. Belgesel fotoğraf projeleri, resim ve heykel çalışmalarıyla Türkiye’de çok yönlü sanatçılar arasında kendine özel bir yer edinen Aydeniz’in hikayesi, sanatın yalnızca bir ifade biçimi değil; aynı zamanda bitmeyen bir arayış olduğunu hatırlatıyor.

Kendisiyle; fotoğrafa uzanan ilk adımlarından ödüllü karelerine, resim ve heykelin hayatındaki yerine, genç sanatçılara olan tavsiyelerine kadar pek çok konuyu konuştuk.

Habib K.: Ercan Aydeniz kimdir? Sizi fotoğraf sanatıyla buluşturan ilk anı hatırlıyor musunuz? Bu yolculuk nasıl başladı?
Ercan AYDENİZ: Herkese selamlar. 1977 İstanbul doğumluyum. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı mezunuyum. Okul sonrası hem sanat eğitmeni hem de icracısı olarak kariyerime devam ettim. Bu süreçte kamu ve özel kurumlarda eğitmenlik yaptım, birçok belgesel fotoğraf projesi ürettim, sergiledim ve ödüller aldım. Güzel Sanatlar Fakültesi’ne hazırlanırken hediye edilen bir fotoğraf makinesi, görüntünün dilini anlama yolculuğumun ilk adımı oldu. Fotoğraf, bana hem yeni insanlar hem de onların hikâyeleriyle buluşma imkânı sundu.


Habib K.: Fotoğraf sizin için bir anı mı, bir ifade biçimi mi?
Ercan AYDENİZ: Fotoğraf makinesi amacınıza hizmet eder; yaşamınızı belgelemekten sanatsal bir ifade aracına kadar birçok işlevi vardır. Benim için fotoğraf, kendi dili içinde sanatsal bir ifade biçimidir.


Habib K.: Bugüne kadar çektiğiniz binlerce kare arasında sizi hâlâ duygulandıran bir fotoğraf var mı?
Ercan AYDENİZ: Her karenin kendi zamanı, mekânı ve anısı var. Ancak asıl amaç, izleyicinin de bağ kurabileceği bir görsel üretmek. Ara Güler’in dediği gibi: “İnsanlar sizin adınız söylendiğinde 10 fotoğrafınızı sayabiliyorsa iyi bir fotoğrafçısınız.” Benim için en değerli anlardan biri, ustalarımın bana “O fotoğrafı sen mi çektin?” diye sormasıdır.


Habib K.: Kazandığınız ödüller arasında sizi en çok gururlandıran hangisiydi? O ödülün arkasındaki hikâyeyi bizimle paylaşır mısınız?
Ercan AYDENİZ: İlkler unutulmazdır. İlk ödülüm, Kodak’ın Türkiye’deki son yarışmasından geldi. Sabahın erken saatlerinde, toprak bir tepe üzerinde sohbet eden iki öğrenci ve arkada fabrika bacasından yükselen duman… Işık, arka plan, ana figür; her şey yerli yerindeydi. Doğru zamanda doğru yerde olmak, işte o anı ölümsüzleştirdi.


Habib K.: Fotoğraf çekerken “doğru an”ı nasıl yakalarsınız? Sezgi mi, teknik mi ağır basar?
Ercan AYDENİZ: İyi fotoğraf hem biçim hem içerik ister. Bresson’un dediği gibi: “Fotoğraf çekmek, aklı, gözü ve yüreği aynı hizaya getirmektir.” Benim için de doğru anı yakalamak bu uyumu kurmaktan geçer.


Habib K.: Sanatsal üretim sürecinizde sizi en çok ne motive eder?
Ercan AYDENİZ: Heyecan. Kalbimin attığını hissetmeliyim ki konu beni içine alsın, ama kontrolümü de kaybetmemeliyim.


Habib K.: Üretirken en baskın his hangisi oluyor: Tutku, huzur, arayış?
Ercan AYDENİZ: Merak. Ne göreceğim ve nasıl göstereceğim sorusu beni hep diri tutar.


Habib K.: İl il gezerek fotoğraf çekmek sizin için bir keşif mi, bir terapi mi?
Ercan AYDENİZ: Ben gezi fotoğrafçısı değilim; daha çok hikaye anlatıcısıyım. Gittiğim ya da hikâyenin götürdüğü yerde birbirini tamamlayan kareler ararım.


Habib K.: Sanatınızı derinden etkileyen özel bir şehir, manzara ya da insan var mı?
Ercan AYDENİZ: Çok katmanlı, kültür zengini, dinamik İstanbul… Bir de sanatçı, hoca ve şair yönleriyle Bedri Rahmi Eyüboğlu.


Habib K.: Resim ve heykel sanatlarıyla nasıl tanıştınız? Fotoğraftan farkları sizin için nedir?
Ercan AYDENİZ: Heykele yeni başladım. “Öz” isimli projemdeki figürler beni teşvik etti. Boyutlu düşünmek güzel bir egzersiz. Fotoğraf ve resim iki boyutlu, heykel ise malzemesi gereği üç boyutlu; süreçler ve disiplinler oldukça farklı.


Habib K.: Heykel yaparken zaman sizin için nasıl akar? Bu süreç daha içsel bir alan mı yaratıyor?
Ercan AYDENİZ: Heykel, bedensel güç gerektiriyor. Çoğu zaman ne kadar vakit geçtiğini ancak yorulduğumda fark ediyorum.


Habib K.: Renklerle çalışmak mı, ışıkla çalışmak mı sizi daha çok heyecanlandırır?
Ercan AYDENİZ: Renk kimyasal, ışık fiziksel bir gerçekliktir ama algıda benzer etkiler yaratır. Renk kontrolü kullandığınız araca bağlıdır.


Habib K.: Resim, heykel ve fotoğraf… Bu üç sanat dalı birbirini nasıl besliyor, nasıl etkiliyor?
Ercan AYDENİZ: En üste heykeli koyarım. Heykeli besleyen şey resimdir, çünkü taslağı önce çizersiniz. Benim süreçlerimde bazen fotoğraf bu rolü üstlenir.


Habib K.: Bugüne kadar sergilenen en özel çalışmanız hangisiydi ve neden sizin için bu kadar önemliydi?
Ercan AYDENİZ: 2010’da Berlin’deki İstanbul: Bir Şehrin Şahlanışı sergisiydi. Önemli olan ise Ara Güler ve Prof. Sabit Kalfagil gibi ustalarla aynı salonda eserlerimin yer almasıydı.


Habib K.: Kendinizi sadece bir fotoğrafçı olarak mı tanımlarsınız, yoksa çok disiplinli bir sanatçı olarak mı?
Ercan AYDENİZ: Sadece ismimle. Annemin bana verdiği bu isimle ve ürettiklerimle varım. İlerleyen zaman gösterir, birilerinin benim yaptıklarımı kayda değer bulup bulmayacağını.


Habib K.: Yakın dönemde sergi ya da yeni projeleriniz olacak mı? Hayranlarınız neleri beklemeli?
Ercan AYDENİZ: Ne zaman olgunlaşır bilemem ama üzerinde çalıştığım “Öz” isimli bir heykel projem var.


Habib K.: Sanat kariyeriniz boyunca sizi en çok zorlayan an neydi? Bu zorlukla nasıl başa çıktınız?
Ercan AYDENİZ: Üretim süreçlerinin hepsi zordur. Çözümü ise hep aynı: Çalışmak, çalışmak, çalışmak.


Habib K.: Sanat yolculuğunuzda “iyi ki yapmışım” dediğiniz en güçlü kararınız neydi?
Ercan AYDENİZ: İyi ki Güzel Sanatlar Fakültesi’ne gitmişim, iyi ki sanat eğitimi almışım.


Habib K.: Türkiye’de sanatçı olarak görünür olmanın en büyük zorlukları sizce nelerdir? Neye ihtiyaç duyuluyor?
Ercan AYDENİZ: Dijital platformlar sayesinde görünür olmak kolaylaştı ama ürettiklerinizi sergilemek ve satmak dünyanın hiçbir yerinde kolay değil.


Habib K.: Genç sanatçılara, özellikle fotoğrafçılığa yeni başlayanlara en içten tavsiyeniz ne olurdu?
Ercan AYDENİZ: Sürecin kendisinden keyif alsınlar. Ürettikleri, düşündükleri, paylaştıkları her şey onların kendilerini tanımalarına yardımcı olacak. Sabırla devam ederlerse zamanla olgunlaşacaklar.

Ercan Aydeniz’in hikayesi, sanatın bir meslekten çok bir yaşam biçimi olduğunu kanıtlıyor. Fotoğraf, resim ve heykel onun ellerinde sadece sanat değil, aynı zamanda insan ruhuna dokunan hikâyelere dönüşüyor. “Doğru an”ı yakalamak için sabır, merak ve tutkuyla çalışan Aydeniz, her eserinde izleyiciyi kendi içsel yolculuğuna davet ediyor.

Sanat dünyasında disiplinler arası üretim yapan sanatçıların önemi giderek artarken, Aydeniz’in hem geçmiş tecrübeleri hem de geleceğe dair projeleri, onu takip etmeye değer kılıyor. İlham almak, sanatın farklı yüzleriyle tanışmak ve yaratıcı bakış açıları keşfetmek isteyen herkes için bu röportaj tam bir hazine niteliğinde.

📌 Bu yazıyla ilgili düşünceleriniz bizim için çok değerli. Blogda yorumlar kapalı olduğu için, sohbetimize sosyal medya üzerinden devam edelim. Bizi takip ederek hem bu yazı ile ilgili yorumlara hem de daha fazla içeriğe ulaşabilirsiniz.

📷 Instagram: @bizyaziyoruzcom
🐦 X (Twitter): @bizyaziyoruzcom

📷 Instagram: ERCAN AYDENİZ

Bizyazıyoruz olarak, her ay yeni bir sanatçının izini sürmeye ve perde arkasındaki o gerçek hikayeleri sizlerle buluşturmaya devam edeceğiz. Röportajımızı okuduğunuz için teşekkür ederiz! 

Yayımlayan