Bir Herman Hesse Romanı: Bozkırkurdu

Okuduğum romanlar arasında bir yönüyle bana en tuhaf gelen eserlerden birisi olan bu romana, yazın dünyamızda çok rastlamamak beni hep şaşırtmıştır. Okunması biraz meşakkatli ve ağır ilerler şekilde başlıyor kitap. Diyalogsuz, uzun felsefi ve düşünsel cümlelerle bezeli bir giriş kısmı bu. Dolayısıyla bu kısmı okurken insan, ister istemez sıkılıyor; kitabın monoton bir şekilde ilerleyeceğini, çok basit olaylar olacağını ve epeyce de sıkılacağını düşünüyor. Yalnız, giriş dememe aldanmamak lazım; epeyce uzun sürüyor. Esasen kitabın tuhaflığı da tam olarak burada. Bu kadar monotonluğun ardından, karakterimiz kitabın son kısmında birden sürreal bir ortama girince işlerin rengi değişiyor. 200 sayfaya yakın bu kitabın ilk 100, hatta belki de daha fazlasını okuduğunda, herhalde kimse bu kitabın içinden böyle gerçeküstü bir mevzu çıkacağını düşünmez. Bu yönüyle kurgusu, beni en çok şaşırtan ve tuhaf ifadesini de kullanmama sebep olan romanlardan biri oldu.

“Bir Herman Hesse Romanı: Bozkırkurdu” okumaya devam et