Şiir: Anlatamadıklarımızın Sığınağı

Şiirin ne olduğuna, bizim için ne anlam ifade ettiğine ve neden üzerimizde bu kadar tesiri olduğuna dair az çok şiirle hemhal olan her insan biraz düşünmüştür. Kıyısından köşesinden şiire bulaşmış bir insan olarak hakkında yalnız benim için bağlayıcı olacak birkaç cümleyle..

Bundan yıllar yıllar önce, 2018 dünya kupasında Fransa Arjantin’i 4-3 mağlup ettiğinde Fransa için galibiyet gollerinden birini sansasyonel bir şekilde Benjamin Pavard kaydetmişti. Sonradan 2018 dünya kupasının en iyi golü seçilecek bu golü attığında Twitterda Fransız bir gazeteci golü içeren videoyu alıntılayarak tek bir kelime yazdı: poeme (Fransızca şiir). Bu paylaşım o gün bu gole dair yazılanların içinde beni en çok etkileyen ve dahası insanlar tarafından da en çok beğenilen birkaç twitten biri olmuştu. Bu tek kelimeyi okuduğumda ben artık yıllar süren düşüncelerin ardından şiirin ne olduğuna dair sahici ve mantıklı bir fikre de sahiptim. Şiir, bizim anlatmakta güçlük çektiklerimizin karşılığıydı. Ne kadar çırpınırsak çırpınalım izahında eksik kaldığımız meseleleri tanımlamakta kullandığımız kaçış yolumuzdu. Söz gelimi bizi sahiden etkisi altına alarak içimizde benzersiz hisler uyandıran bir tablonun karşısında dakikalarca durduktan sonra gördüğümüz/hissettiğimiz şeyi açıklamakta zorlanmış, sonra yutkunmuş ve şöyle demiştik: Şiir gibi. İçimizi ferahlatan bir manzaraya bakarken yahut hislerimize tercüman olduğunu hissettiğimiz güzel bir şarkıyı mırıldanırken de.

Örnekleri uzatmanın söze katacağı çok bir şey yok açıkçası. Ancak her birimiz hayatımızda bir kez olsun mükemmel, eksiksiz, kusursuz, övgüye değer bir şey gördüğümüzde gördüğümüzü izah etmekte zorlanıp kendimizi “şiir gibi” derken bulduğumuz olmuştur. Üstelik daima büyüleyici bir güzellik için kullanmışızdır bu benzetmeyi. Şiirin hakkını vermek için belki de lüzumludur bu.

Belki de bu; şiirin binlerce yıldır durdurak bilmeyen varlığının da sebebidir. İnsanoğlu var oldukça hissettiklerini anlatmakta aciz kalacak, aciz kaldıkça şiire başvurmaktan vazgeçmeyecek. Şiir en çok aşkı odağına almasıyla aslında bu konuda bir ipucu da veriyor bana kalırsa. Anlatmakta en çok güçlük çektiğimiz duygumuz hiç şüphesiz aşk. En çok boyun eğdiğimiz, en çok savunmasız kaldığımız, en çok hataya sürüklendiğimiz hissimiz. Şiire en çok konu olan şeyin bizi kıskıvrak yakalayan bu his olması bence tesadüfle açıklanamaz. Anlatamadığımız o yüce hissi anlatma çabasıyla daima şiire sığındık. En çok şiire. Bütün büyük şairler, ozanlar, bestekarlar öyle yaptılar. Böylece şiir bütün anlatamadıklarımız içindeki en büyük hissimizin de mihmandarı oldu.

Velhasılı garip bir şekilde o golden sonra şiir benim için anlatamadıklarımızın karşılığı olarak göründü. Şiiri bir anlatma çabası olarak kullanmamız ise çok muhtemel insan olmanın içinde barındırdığı binlerce tezatın en cilvelilerinden biri olsa gerek. İyi ki şiir var. Hasbelkader anlatabildiklerimiz ve asla anlatamayacaklarımız için.

Bu arada Fransa – Arjantin maçındaki golü merak edenler buraya tıklayıp maç özetini izleyebilir.

Yayımlayan