Gizli Sırlar ve Kayıp Şehir
Ensar ve Kiko’nun köydeki maceraları hız kesmeden devam ediyordu. Labirentte buldukları gizemli harita, bütün köy halkının ilgisini çekmişti. Harita, yalnızca eski bir tapınağa götüren bir yol gösteriyordu. Bu tapınak, çok eskiden terk edilmiş ve hakkında neredeyse hiç bilgi kalmamış bir yerdi. Ensar, bu tapınağın sırlarını çözmenin köylerine büyük bir değer katacağını düşünüyordu.
Ecenaz, haritayı incelerken “Bu harita gerçekten çok eski. Ama işaretler bize bir yol gösteriyor,” dedi. Dede Mustafa ise işaretleri dikkatlice inceledi ve “Bu tapınak, çok eski bir medeniyete ait olabilir. Dikkatli olmalısınız,” diyerek Ensar ve Kiko’yu uyardı.
Öğretmen Veysel de bu maceraya ilgi gösterdi. “Tarih kitaplarında bu tapınaktan bahsedildiğini hatırlıyorum. Ancak oraya giden kimse geri dönmediği için sadece bir efsane olarak kaldı,” dedi. Bu sözler Ensar’ı daha da heyecanlandırdı.
“Abi, o tapınakta ne bulacağımızı kimse bilmiyor, ama biz bulmalıyız!” dedi Kiko, her zamanki heyecanıyla. Ensar, haritayı dikkatle inceledi ve, “Bu harita bize tapınağın yerini işaret ediyor, ama bu yolculuk kolay olmayacak. Büyük bir keşif yapacağız, ancak sabırlı olmalıyız,” diye cevapladı.
Aile, hazırlıklarını yaparak tapınağa gitmek üzere yola çıkmaya karar verdi. Yolculuğun başında, ormanın kıyısında küçük bir köpek yavrusu Ensar hemen onu kucağına aldı ve ” Bu benim olsun Baba” dedi. Kiko ise hemen köpeğin ardından gelen bir kedi gördü ve onu da kucağına alarak “Bu da benim keşif arkadaşım olsun! Ona Spaydırmen diyeceğim!” diyerek kahkaha attı. Baba Esad ve Anne Amine bu yeni yol arkadaşlarına onay verdikten sonra aile yolculuklarına devam etti.
Köyün dışında, ormanın derinliklerine inen patikaları takip ederek tapınağa doğru ilerlediler. Yolculuk, zaman zaman zorlu ve yorucuydu. Kiko, “Hadi biraz hızlanalım! Tapınağa yaklaşıyoruz, değil mi?” diye sordu. Ensar, “Evet, ama haritayı dikkatlice takip etmeliyiz. Yanlış bir adım büyük bir riske yol açabilir,” diye yanıtladı.
Zorlu bir yolculuktan sonra, tapınağın bulunduğu alana yaklaştılar. Tapınak, kayalıklara gömülmüş, yıllarca doğa tarafından korunan gizemli bir yapıydı. Burası, bir zamanlar büyük bir medeniyetin merkezi olmuştu fakat ne yazık ki zamanla terk edilmişti.
Tapınağın girişine geldiklerinde, büyük taş kapılarla karşılaştılar. Taş kapı, devasa bir aslan figürüyle süslenmişti. Kiko heyecanla, “Bu kapı, her şeyin başlangıcını işaret ediyor. Girmeliyiz!” dedi. Baba Esad, dikkatlice kapıyı inceledi ve “Bu taşların yüzeyinde eski yazılar var. Dikkatli olmalıyız. Burası tehlikeli olabilir,” diyerek kapıyı açmaya karar verdi.
Kapı ağır bir şekilde açıldığında, karanlık bir koridorla karşılaştılar. Ensar, “Görünüşe göre bu tapınak, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda zihin olarak da zorlu bir yolculuk vaat ediyor,” dedi.
İçeri girdiklerinde, tapınağın duvarlarında oldukça ilginç semboller ve yazılar vardı. Ecenaz, haritayla duvarlardaki işaretleri karşılaştırarak, “Bu yazılar, haritadaki simgelere çok benziyor,” dedi. Ensar, “Bu, bir yol gösterici olabilir. Çok fazla şey öğrendikçe, tapınakta karşımıza çıkacak ipuçları da artacak,” diye ekledi.
Tapınağın içine girdikçe, eski odalar ve gizli geçitler ortaya çıkmaya başladı. Her adımda daha fazla sır keşfettiler ve bu sırlarla birlikte tehlikeler de artıyordu. Bir odada, bir taş levha üzerine yazılmış şu ibareyi gördüler: “Gerçekten bilgiyi arayan, bir adım geri atarsa, her şeyin sonu gelir.”
Ensar bu yazıyı dikkatlice okudu ve, “Bu yazı bizi uyarıyor. Geri adım atmak, belki de burada bulunan sırları çözmek için gerekli olabilir,” dedi. Spaydırmen, etrafa merakla bakarken bir duvarın arkasına saklanmış küçük bir tünel buldu. Kiko, “Spaydırmen gerçekten bir kaşif oldu!” diye sevinçle bağırdı.
Tapınağın derinliklerine indiklerinde, Sümerce yazılmış eski kitaplar ve el yazmaları buldular. Bu yazmalarda, eski medeniyetin kaybolan şehirlerine dair ipuçları vardı ancak bu yazmaların şifreleri çok karmaşıktı. Ensar, “Bunlar eski zamanlarda kaybolan şehirlerin sırrını taşıyor. Bunu çözmemiz çok önemli,” diyerek şifreyi çözmeye çalıştı fakat aklına Dede Mustafa geldi. Köye gittiğinde bu şifrelerin cevaplarını Dede Mustafa’ya soracaktı.
Ensar ve Kiko, tapınakta daha fazla zaman geçirdikçe, kaybolan şehirle ilgili daha fazla bilgi edinmeye başladılar. Bu şehri bulmak, tüm köyün tarihini değiştirebilir ve büyük bir keşif anlamına geliyordu. Tapınaktan çıkarken, Kiko, “Abi, kaybolan şehir bizim için yeni bir hedef olacak, değil mi?” diye heyecanla sordu. Ensar gülümseyerek, “Evet, ama bunu çözmek için daha çok zamana ihtiyacımız olacak. Bu şehri bulmak için bütün bilgileri birleştirmemiz gerek,” dedi.
Tapınağın sırları, köye döndüklerinde aileyi daha da heyecanlandırdı. Ensar ve Kiko, kaybolan şehrin haritasını köydeki en bilgili kişi Dede Mustafa’ya gösterdiler. Dede Mustafa, bu eski haritayı büyük bir ilgiyle inceledi. Dede Mustafa, “Haritadaki bu şehir efsanevi bir yer olmalı, bu kadar uzun süre kimse tarafından bulunamamış olması, burada çok büyük bir sır olduğu anlamına gelir. Acaba Kral Yolu…” dedi ve düşündü.
Ensar ve Kiko, kaybolan şehrin peşinden gitmeye karar verdiler. Ancak bu, yeni bir yolculuğun başlangıcıydı. Yeni keşifler, yeni tehlikeler ve büyük sırlar onları bekliyordu…
Devamı gelecek hafta… Bizi takip etmeye devam edin…
Yayımlayan