Garip Bir Ağaç

Garip Bir Ağaç …

Bir kaydırak, iki salıncak, oturmak için bir kaç banktan oluşan bir park yapıldı mahalleye. Parkın köşesinde bulunan büfenin yan tarafında bir masada bir şeyler yerken gördüm onu. Kısa kollu gömleğinin rengi ilk dikkat çeken ayrıntıydı. Onun üzerine baklava dilimi deseni olan modern bir yelek vardı. Saçları iyice kırlaşmış, hatta siyahı hiç kalmamıştı.

Yediği şeyin kırıntıları masaya döküldükçe elinin tersiyle bir araya topluyor, kimseye görünmek istemiyormuş gibi bir duruş sergiliyor, parkta koşuşturan çocukları izliyor, bir an evvel yemeğini bitirmek için çenesini hızlı hızlı açıp kapatıyordu. Öylesine eğilmişti ki çenesi neredeyse masaya değiyordu. O cüsseli adam gitmiş yerine bütün organları bir torba içinde konulmuş gibi bir yığıntı gelmişti. Yüzü hafif kızarıktı. Kolunun sarkmaya başlayan derisi her şeyi özetliyor gibiydi.

Bi ara başını kaldırdı sağına soluna bakındı. Hemen sağımda duran reklam panosunun arkasına gizlendim. Niye saklandım bende bilmiyorum. Beni görse ne olacaktı ki. O an içgüdüsel olarak görünmek istemedim. Bir müddet sonra tekrar izlemeye başladım. Çenesinin yavaş yavaş hareket ettirmesinden yemeğini bitirmek üzere olduğunu anladım. İçtiği meyve suyu bitmişti ama şişeyi bir iki kez yine dikleyip dibindeki son damlalar için öylece bekliyordu.

Çok uzun bir süre ceza evinde kalmak, bütün organlarını bir torbaya doldurup bir kenara atılmak gibi bir şeymiş demek.

Resmini ilk önce bayramda misafirliğe gittiğimde arkadaşım yanlışlıkla göstermişti. Resimde arkadaşım babasının kucağında, parmaklarıyla nanik yapıyormuş gibi bir poz vermiş, babası da erkek evlat sahibi olmanın verdiği bütün ifadeyi yüzünde toplayıp yansıtmıştı. Babasının ispanyol paçalarından ayakkabılarının görünmemesi, saç faulleri ile bıyık uçları ha birleşti ha birleşecek bir şekilde olması, rüzgarın etkisiyle uçan upuzun saçlarının altından görünmeye çalışan kulakları, gömleğinin düğmelerinin göbek deliğine kadar açık durması, bana çok garip gelmişti.

Şimdi evden kaçmış bir ergen gibiydi.

Eşini ve çocuğunu bırakacak kadar çok sevdiği Suzan’ın abisini, sevgilisi diye anlamadan dinlemeden öldürmesi, şimdilerde eskiden kapısına bir tekme atıp girdiği, arkadaşlarıyla oyun oynarken ses tellerini titrettiği, mahallede bulunan kahvenin arka tarafında, şeker çuvallarının üstünde uyumasına neden olmuştu.

Ziraatle uğraşanlar bilir. Meyve ağaçları meyve verdiği sürece hayatta kalabilirler. Meyve veren ağacın ömrü meyve vermediği bir sonraki yıl biter.

Peki insan ağacı nasıl olmalı?

Meşe ağacının meşe palamudu vermesi gibi elli yıl beklemeye değer mi?

Can Mert Güz’ün ‘Garip Bir Ağaç’ adlı öyküsünden alıntı yapılmıştır.

İzinsiz kullanımının hukuki sebepler doğuracağı tebliğ olunur.

Garip Bir Ağaç isimli öyküyü okuduğunuz için teşekkür ederiz.

Yayımlayan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir