Engelli Robot Mıstık | Bölüm 3

Sonra bir gün Gülüfer’in odasına gelen annesi, “Kızım, odan ne kadar da dağınık, fazla oyuncaklarını birine verebilirsin,” dedi. Gülfer de yeni bebeği alınır korkusuyla, “Mıstık’ı uzattı annesine,” “Al o zaman, anne, bu robotu istediğine verebilirsin. Bu zaten erkek çocuk oyuncağı, ben robotlarla oynamayı sevmiyorum,” dedi.

          Annesi de Mıstık’ı kolundan tuttu ve  “Tamam o zaman, bunu ihtiyacı olan birine verelim,” dedi. Tam o sırada evlerine Gülfer’in üç yaşındaki haylaz yeğeni Can geldi. Can o kadar hareketli bir çocuktu ki mahalledekiler Can parka gittiği gün asla evlerinden çıkmazlardı. Can’ın sürekli onlara bir şeyler atması, her şeyi koşarak yapması ve parktaki kurallara uymaması, tüm çocukları anne ve babalarını çok tedirgin ediyordu. Maalesef, Can’ın oyuncaklarla arası olmadığını bildiği halde Gülfer’in annesi, Mıstık’ı ona verdi.

          Can, Mıstık’ı görür görmez onu çekiştirmeye başladı. Şükür ki Mıstık güçlü bir robottu. Can’ın tüm haylazlıklarına rağmen dayandı. Can’ın Gülfer’in evindeki misafirliği son bulurken, Can, robot Mıstık’ı kendisinde bırakması konusunda ısrar etti. Gülfer, bebeğine de bir şey yapar korkusuyla robotu rahatlıkla alabileceğini söyledi.  Can, kucağında sıkı sıkı tuttuğu Mıstık’ı  evine götürdü. Artık tüm haylazlıklarının yeni arkadaşı Mıstık’tı.  Ama Mıstık Can ile hiç konuşmuyordu, çünkü Can’dan çok korkuyordu. Ona bir de konuşabildiğini söylerse başına ne geleceğini tahmin edemiyordu.

Can, Mıstık’ın sırtına biniyor, üstünde tepiniyor, onu sağa sola fırlatıyor, hatta bazen Mıstık’ı top yaptığı bile oluyordu. Mıstık, dünyaya geldiğinden beri hiç bu kadar yorulduğunu hatırlamıyordu. Can, Mıstık’la bir de sürekli dalga geçiyordu: “Ne biçim robotsun sen? Ayakların bile ne biçim, doğru dürüst ayakta bile duramıyorsun. Hiç bir özelliğin yok, konuşmuyorsun, ışıkların yanmıyor. Hem sihirli güçlerin de yok, bence sen bir robot bile değilsin.” Mıstık, duyduğu bu sözlerden dolayı çok üzülüyordu. Konuşabildiğini Can’a söylemek hiç istemiyordu. Can ne zaman yanına gelse, içini bir korku kaplıyordu..

          Sonunda bir gün Can, Mıstık’ı parka götürdü. Parkta da, tıpkı evde olduğu gibi ona çok sert davranıyordu. Onu kaydıraktan atıyor, salıncakta tutunamayacağını bildiği halde hep sallıyordu. Mıstık, normalde parkları çok sevdiği halde, o gün parkta olmaktan hiç mutlu değildi. Can parkta hem kendisi yorulup hem de Mıstık’ı çok yoruyordu ve sonunda, geç de olsa, Mıstık’ı de alarak eve gittiler.

          Eve gelir gelmez uyumak isteyen Can, elinden bir an bırakmadığı Mıstık’ı nereye gittiğini önemsemeden odasında öylece fırlattı ve çok yorulup yatağında uyudu. Ertesi gün Mıstık ‘ı aradı, hem de nasıl aradı ama bulamadı çünkü yatağının altına hiç bakmadı. Mıstık ise, Can’ın onu bulacağı korkusuyla asla sesini çıkartmadı.

          Günlerce, hatta aylarca Can’ın yatağının altında bir köşede öylece kala kaldı. Artık insanları bile görmek istemiyordu. Bacaklarından dolayı yürüyememek ve ayakta duramamak yeterince üzücü olduğu gibi, bir de yapayalnız kalmak onu çok üzüyordu.

          Böyle geçen uzun zamanların sonunda bir gün, Can’ın ailesi taşınmaya karar verdi ve eşyalarını toplamaya başladılar. O toplanma esnasında Mıstık, Can’ın odasındaki yatağın altından çıktı ama onu taşınan eşyaların içine koymadılar. Onu gören taşıyıcılar, görüntüsünden dolayı onu çok da önemsemediler. Evin hanımı, Can’ın annesine, “Bunu ne yapalım?” diye sordular. “Aman, alın sizin olsun, zaten Can onu elinden zor bıraktı, görmesin şimdi,” dedi.

          Maalesef, onu bulan adam, Mıstık için, “Ne kadar çirkin bir oyuncak bu! Kolu bacağı birbirinden kısa, hatta sanki engelli bir robot gibi,” diyip güldü. Mıstık çok üzüldü. O an, “Keşke ağlayabilseydim, ağlardım,” dedi içinden. Mıstık’i öylece boş evde bir kenara, mutfak tezgahının üzerine bıraktılar. Mıstık ise en azından karanlık olmadığı için sevindi.

Devamı yarın!

4. Bölüm – 26 Nisan 2025 tarihinde saat 08:30’da yayında!

Yayımlayan